30 Nisan 2015 Perşembe

En sevdiğim kızı ele yar ettim

En sevdiğim kızı ele yar ettim
Pişman oldum desem neye yararki
Mektup göndermiş selam yollamış
Kendi gelmeyince neye yararki

Sular gibi akıp akıp çağlasam
Yüreğime vurup vurup dağlasam
O kız için gece gündüz ağlasam
Gözlerimin yaşı neye yararki

   Uşaklı sanatçı:  Şevki ÜNLÜ

Gurbet bizi öldürecek Sözleri

Bütün idik kaldık çeyrek
Parça parça oldu yürek
Bu diyardan gitmak gerek
Gurbet bizi öldürek

Uşaklı Ozan Garip ALİ

Vay benim gençliğim Sözleri

Geldi geçti hayal gibi düş gibi
Vay benim ömrüm vay benim gençliğim
Kanadı kırılmış yuvasız kuş gibi
Vay benim gençliğim vay benim ömrüm

En güzel çağlarım yaşanmadan gitti
Ne ocak yandı ne duman tüttü
Orada burada heder oldu gitti
Vay benim gençliğim vay benim ömrüm

Benim evim oldu viraneler barlar
Sinemde yanıyor ateşler korlar
Gün gelir Ali'ye rahmetli derler
Vay benim gençliğim vay benim ömrüm


Uşaklı Ozan Garip ALİ

Bağlamacı Mehmet Aydın

Önceki yazılarımda da söylediğim gibi Babamın anılarından kaleme alıyorum yazılarımı.
Mehmet usta Uşak kaşbelen köyünde doğmuş ve askerlik yıllarına kadar köyde çobanlık yapmıştı.
O dönemlerde koyun sürülerini güderken öğrenmişti Bağlama çalmayı.Bizim yöre bağlamaya saz denir.Her nekadar ensturmanların genel adıysada saz bizim yöre için bağlamayı ifade eder.Belkide yörük olmamızdan dolayı atalarımız saz bilmiştir bağlamayı.
Mehmet usta yani Mehmet Aydın askerlik dönüşü Uşak'a yerleşti.düğünlerde saz çalmaya başladı.Öylesine yetenekliydi ki kısa zamanda ün saldı etraf iller,köylere..Kendine has tavrı gözlerden kaçmadı.Sesinin tınısı kırşehir yöresine, o dönemde popiler olan arabeske, sanat müziğine kısacası her tür müziğe uygundu.
Babamın anlattığına göre ustayı dinleyipte ağlamayan yokmuş.
Mehmet usta bir atölye kurmuştu.Bağlama tamiri, davul, zurna gibi müzik aletlerini tamir ediyor, bir yandanda imalat yapıyordu.Yetenek ya bu, Allah vergisi..
Ustanın yaptığı bağlamalar öyle kaliteliydiki tabiri cahizse ağaçlara ruh katıyor can katıyordu.İnleyen, ağlayan, oynayan, oynatan sazlar yapıyordu.Çalmak istemeyenin çalası geliyordu.
Hayatı çok renkli geçti ustanın.Nedendir bilinmez ama çok ünlü olan insanların hayatları hep inişli çıkışlı oluyor.Aşık olan kadınlar, kızlar bir türlü peşini bırakmadı ustanın.O da taşıyamadı bazen meşhur olmanın ağırlığını.Zaten köyde doğup büyüyen ve birden zirvelere çıkan herkes için ağırdır bu yük.Bu durumda olan insanlardan biride babamdır sonuçta.Babamda çok iyi bir müzisyendir.Öyleki her zaman düşünmüşümdür 10larca yıl ilerde ileride yaşıyor ilimizin kültürüne göre.Demekki sanatçılık böyle birşey.Toplumla kopuk oluyorlar.Normal insanlar gibi düşünmüyor ve yaşamıyorlar.Toplum baskısını, örf ve adetleri pek kabullenmiyorlar.Kendi doğrularını ve yaşam felsefelerini kendileri yazıyorlar.
Mehmet usta alkol zafını yenememişti.Bu yüzden ailesiylede kopuktu.Atölyesinde yatar, içerek uyurdu.O ağaç takozunu işleyip can veren Mehmet usta kendi canına önem vermeişti.
Bir belediye anonsunda duydum acı haberi.Mehmet usta atölyesinde ölü bulunmuştu.Yanlız bakımsız perişan can vermiş.Ne kadar kötü bir insanın binlerce hayranı olupta yalnız ölmesi..
 Mehmet AYDIN usta mekanın cennet olsun.Can verdiğin, ruh verdiğin bağlamalarından biri halen evimde.Senin ustalığın ve hayatın bana ve seni tanıyan herkese örnektir, ibrettir..

29 Nisan 2015 Çarşamba

Hat sanatı

Geçenlerde bir arkadaşım antika dükkanı açtı.Ben antikaları çok severim.Hemen gezmeye başladım reyonları.Eski paralar,testiler,ibrekler,bakır taslar ve daha neler neler...Aralarında arkaşımın dükkan adını yazan,ama hat sanatıyla yazılmış portre gördüm.Öyle güzeldiki sormaktan kendimi alamadım.Dediki Mevlüt Hoca adında bir arkadaş yazıyor bunları.Ama istersen bilgisayardan da çıkarabilirim istediğin yazıyı.Yahu herşeye girdi teknoloji ve bilgisayar denen meret.Bir insanın verdiği nüansları verebilirmi bilgisayar? Mevlüt Hocanın verdiği o ince hatların doğallığını verebilirmi? Bilgisayarın verdiği yazıyı duvara nasıl asarsın? ne dersin soranlar 1 TL verdim yazdırdım bilgisayarcıyamı diyeceksin?
  Helal sana Mevlüt Hocam !! Türk el sanatlarını yaşatmaya çalışsan her Mevlüt Hocalara Helal!!

28 Nisan 2015 Salı

Kağnı yapımı

Yine teknolojiye yenilen yerel sanatlar biri kağnı yapımıdır.Traktörlerin icat olmadığı yıllarda çiftçiler arazilerini sürmek için öküzlere çift koşarlardı ve ürünlerini kağnılarla tasırlardı.Kagnılar yillar once savaşlarda bile mühimmat tasımak,erzak tasımak ve hatta ambulans yerinede kullanilirdi.Artik gunumuzde sadece dekor olarak kullanıyor..Artik model olarak degisik ebeatlarda ve gelismiz aletlerle yapiliyor.Cnc denen robot makinala dakikalar icerinde uretebliyor kagni aksamlarini.Tabiki buda sevindirici zira gecmisi hatirl en guzel delillerden kagni.Artık kullanım amaçlı değil dekor ve truzim amaçlı üretiliyor.

Yazma oyası

Yazma bizim yörenin deyimidir.Bildiğimiz eşarp bizim ege yöresinde yazma diye bilinir.Köylüsü kentlisi herkez yazmalara oya ile süsler.her ne kadar teknolojinin hışmına uğramış olsada halen gelenek devam ediyor.10 larca oya ile işlenmiş yazmalar gelinlik kızların çeyizini süsler.Damat tarafı gelin kızın hamarat olup olmadığını çeyizindeki el emeği göznuru oya ile süslenmiş yazmalara bakar.Havlu kenarlarına,masa örtüsü kenerlarına ve hatta oyalarla örülmüş masa örtülerine bakarlar.Başka gelin çağında kızlar özenle bakarlar ve hırslanırlar.
Oyalı yazmanın ticareti gözardı edşlmeyecek kadar vazladır günümüzde.Aynen el dokuması kilimler,halılar gibi oyalı yazmanında iç ve dış piyasada talebi var.Uşak Halk Eğitim Merkezi ve Uşak Belediyesinin açtığı Halk evlerinde atölyeler kurulmuş ve ücretsiz imkanlar sağlanmıştır.Kadınların oyalarla süslediği yazmaları sergileyip satabileceği standları sağlayan Halk eğitim ve belediyemize teşekkür ediyorum.

27 Nisan 2015 Pazartesi

Zurnacı Sami Aga

Sami aga diyorum zira onu herkez sami aga diye çağırır.Sami ağa demezler.Zurna yapar sami aga.He çokta güzel çalar(üfler).Düğünlerin neşesidir.Hiç evlenmedi.Kendiside saklamaz bedensel problemi var...Artık alıştı ve kabullendi.Zurna yapar,boy boy çeşit çeşit.

24 Nisan 2015 Cuma

Köy odası ve Meydan tiyatroları

Ahh nerde o eski düğünler,dernekler dediğinizi duyar gibiyim.
Ben şahsen o günleri özlüyorum .Müzisyen olmamdan dolayı köy düğünlerine çok giderdim..Ben Uşaklıyım.Uşak-Kütahya-Denizli-Afyon-Manisa illerinin gitmediğim köyü yok denecek kadar azdır.Ha say deseniz sayamam.
Zaman 90 lı yıllardan bahsediyorum.Hani TRT1 siyah beyaz ve aralıklı yayın yapardı.Kulaklarımız sadece ajans ve radyo tiyatrosu dinleyebilmek için radyolara pür dikkar kesilirdi.İnsanların vakit geçirme ihtiyatçlarını TRT karşılardı.
Biz köy düğünlerine giderken heyacanlanırdık.Bakalım bu düğünde ne organizasyon var.Cirit oyunumu?Tiyatromu?evlenecek damat için ne gibi süpriz eziyet faliyetkleri düzenlemiş.Heygidi günler demekten alıkoyamıyorum kendimi.Ocak ayında -10 derece havada Damat beyi köy ortasındaki su buz gibi suya basarlardı.Damat yalvarırdı ama dinleyen kim?Yalın ayayk çakıl üstünde yürütürlerdi.Bu yapsanız cinayet sebebi olur herhalde.O zamanlar Anayasa ve ceza hukularında yazılmayan ve kanunmuş gibi uygulnan adetlermiz vardı.Damat başka köy veya balka ilden ise köy gençlerine Toprakbastı denilen tabiri caizse HARAÇ verirdi.Ama bunu severek ve gönüllü verirdi.Çünkü düğünü şenlendirecek olan özellikle gençlerdi.
İşte o gençler köy meydanında çeşitli karekterlerde giyinir,makyaj yapar ve doğaçlama tiyatrolar yapardı.Kimi köy ağası olur,kimi kambur,kimi kadın olurdu ve toplumun gündemine uygun oyunlar sergilerdi.Prososyonel tiyatroculara taşçıkartacak oyunculuk performansı sergilerlerdi.ben düşünürdün yahu bunlar nerden buluyor bu seneryoları,replikleri,jestleri,mimikleri.Burada ne işleri var?Gitseler yeşilçama hepsi artist yada akrist olurlar.Sorduğum olurdu bazılarına; cevapları tek; "yahu biz artis değiliz.Gelin,damat ve misafirlerimiz hoş vakit geçirsin diye yapıyoruz.Zira biz çobanız ne işimiz olur büyük şehirlerde".hele o düğün dağıldıktan sonra Köy odası denilen misafirhanelerde oynan oyunlar!!! İnsanlar bu kadarmı hoşgörülü olur?yapılan şakalar,bugün birine yanlışkla dokunsanuız kavga çıkar ama orada yani köyodasında kızmaca,küsmece,darılmaca olmaz.Her kişi kendisine hazırlanan oyuna kesilen cezaya razıdır.İtiraz edene artı cezalar yüklenir.Kırk katırmı?Kırk satırmı yasası uygulanırdı. >>>>> devam edeceğim....


23 Nisan 2015 Perşembe

Eşme kilimleri

    İşte teknolojiye yenilmeyen yerel sanatlardan biri.Kilim dokumak.Artık her sanata bulaşan teknoloji elsanatlarınıda tehtid ediyor.Ancak buna rağmen inatla,ısrarla ve özveriyle varlığını sürdürebilen birkaç elsanatlarından biri ;Eşme Kilimleri.Peki Nerededir bu Eşme?
   Eşme ;Ege bölgesinin ortasında şirin ve küçük bir ilimiz olan Uşak ilinin ilçesidir.Eşmeli halkı genelde tütüncülük ve kilim dokumacılığı yaparlar ve bunları hakkıyla yapan nadir toplıuluklardan biridir.İnsanları sıcak kanlı ve eğlenceye düşkündür.Eğlenceye düşkün olmalarının avantajı ise eğlenen insan ; sanatı seven insandır.Eğlenirde hiç üzüntüleri,sıkıntıları sevdaları olmazmı?Hemde çoktur Eşme insanın sevdaları.Ülkemizde ve hatta dünyada duyulmuş ünlü sinema oyuncuları vardır.Aşıkları vardır.Türkü aşığıdır Eşmeli.
   İşte bu yüzdende sevdalarını,özlemlerini,sevinçlerini,üzüntülerini Kilimlere nakış nakış işlerler.Kadınlarıda erkekleride.
Öteden beri halkın kendi ihtiyacı için dokuduğu eski kilimlerde iplikler, dokuyucu tarafından evde eğrilip bükülmüş; ve yine evlerde kök boya ile boyanarak hazırlanmıştır. Bu kilimler rengi, yangısı (motifi) ve kompozisyonu ile bölgeye has özellik göstermiştir. Bugün halkın kendi ihtiyacı için dokuduğu kilimler iplik, kalite, renk, yangıç ve desen düzenlemesi bakımından, bölgeye has özelliğini tamamen kaybetmiştir ve yozlaşmıştır.Bu tabiki teknolojinin gelişmesi ile daha kolay hammadde elde edilebilir olmasından kaynaklanır.Istar adı verilen tezgahlarda tamamen el emeği göz nuru kilimlerdir.İşin garip tarafı ise Ülkemizde çok tanınmamasına rağmen Eşme kilimleri Dünya çok ünlür.
Ancak ne kadar teknolojiye yenilmedi desekte eski kök boyaları elde etmek zorlaştığından yozlaşmada yok denemez.Diğer taraftan kilimler eskiden ailenin ihtiyacı için dokunurken,günümüzde ticarete dökülmesi nedeniyle azda olsa ÖZ EŞME KİLİMİ dokusundan hayli ödün vermiştir.